Yağmurlu günlerde, sessiz kış gecelerinde müzik dinlemeyi severim. Yumuşacık bir bulutun üstünde, notaların huzurlu yağmurunda sırılsıklam olur ruhum. Çocuksu bir sevincin ritmiyle atan kalbim büyüdükçe büyür, sihirli bir boyutun içinde bulurum kendimi. İncesaz ya da Enio Morricone olsun, Ezginin Günlüğü, Budha Bar veya Cengiz Onural, Goran Bregoviç, Orhan Gencebay, Ernesto Cortazar, Coldplay vs; her daim ruh halimdir seçici olan, müzik ise kanatlarım. Ve bu halim bir kaçış değil, acıtacak kadar gerçek olan hayata isyanım. Hislerin şekil verdiği müziğin hayata sitemi gibi...
Hayat, cebinde herşey için bir bahane bulundurur. Her hataya bir doğru, her iyiye bir kötü saklamış içinde. Oysa, belki bir sanrıyı yaşıyoruz sadece...
Küstüm çiçeği gibi sakınıyorum hayattan, her dokunduğunda kapanıyor yapraklarım. Aşk ile yazılmış notalar can suyu damlası sanki, açıyor gönlümün çiçeği. Keşke, keşke diye sayıklıyorum, herşey o sihirli dünyamdaki gibi olsa...
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder