12 Temmuz 2016 Salı

Üç noktanın ötesi



Üç noktanın ötesi


Sessizliği dinlemeyi severim.  Çok konuşkandır bazen. Bazen hüzünlü olur, burnumu sızlatır. Bazen, anılarını tekrar tekrar anlatan bir ihtiyar gibi bezdirir. Rengarenk hal aldığı olur, hafiften çakır keyif.  Hiç sıkılmadım ondan, sevdim her halini sessizliğimin...

Bazen çok konuşurum. Bilerek, isteyerek değil, spontane gelir. Konuşurum, konuşurum ve sonra utancıma karışmış öfke duyarım bu laf hovardalığına.
Kendime kızarım, kısa sürer, yine de yerden yere vururum beni. Fena, acımasızca.

Sessizlik güzel. Bazen  içimden konuşurum ve çoğu zaman  "keşke iç sesim de sussa" derim.   Sessizlik ne çok şey anlatır, bilir misin?  Sorsam, "dinledin mi hiç onu?.." ne cevap verirdin?  Yok, cevaplamanı beklediğimden değil, sen kendine sor yeter.  

Güzeldir sessizlik.  Yalnızlığa benzer. Öyle bahtsız bir yalnızlık değil.  Farkında olmak gibi.  Yalnız olmak deyip bir dışlanmışlık, ucubelik çağrıştırmak istemiş birileri, nedense.  Oysa yalnızlık değil mi kaderimiz? Her birimiz farklı yaratılmış, her birimiz benzersiz ruh. Yalnızlıklarımızda buluşmadık mı?.. Kalabalığın içinde yalnız kalmayı dilemedik mi?.. Yalnız gelip göçmedik mi bu yaşlı gezegenden?..

Yalnızız. Öyle yaratıldık. Kendimizi güçlü hissetmek için kalabalıklara karıştık. İçimizdeki sesi bastırmak için sessizlikten kaçtık. Kendimizi kandırdık.
Oysa sesssizliğe  kulak vermek güzel. Hele ki yalnızlığınıza eşlik eden Aşk ise...
O halde tutsak olduğunuz zindan olsa da hayat, bu ceza çekilir be!..


eylül

1 yorum:

  1. Sessizliğimi; anlamışsın... Neden bu kadar sustuğumu fark etmişsin... Yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil