5 Şubat 2013 Salı

İçimde hapsolan yalnızlığım, seninle paylaşılmayı bekliyordu

Bir elbise giymişsin farzet, bedenine  küçük veya büyük gelmiş, sığamazsın veya kaybolursun içinde. Öyle veya böyle, senin elbisen değil, huzursuz  olursun,  bir an evvel çıkmak istersin.   Çıkabilir misin?..  Değişebilir misin?..  Yoksa her şeyin değişmesini mi beklersin?..

Hislerin tutuklu kalmışsa içinde, bir durak  sonrasına adım atamamışsan, kendine söylediğin gibi gücün tükenmiş değil, vaz geçmişsin... 
Her şeyi bir çırpıda silip  en baştan başlayabilir misin?..  Çizebilir misin en yaşanılası anları ve o resmin içine girebilir misin?..  Yapabilir misin, kendine  gelebilir misin?.. Silahsız ama çaresiz değil,  yalnız ama tek başına değil, tutunabilir misin ... Aşk'a sadece....

Çiçekli, kelebekli düşüncelerinden çıkabilir misin?.. çünkü Aşk o düşünceler değil.  Çünkü Aşk bütün durakların en uzağında, varabilir misin?..
Çünkü Aşk, ihtiyaç duymak değil, olmaktır...  Yaşanan herşey bir nefesten ibaret; manzarası, kokusu, pırıltısı veya karanlığı olan bir nefes. Yaşanan herşey  o bir tek nefes!.. ve bekliyor Aşk, o son durakta, sabırla...  Sıfırlanan zamanla bekliyor...

Gürül gürül akan bir ırmak düşün, minik dalgaların arasında bir yüzü bulmak ister gözlerin.  Aşk ile buluşmak buna benzer işte; birden durulur o ırmağın  suları, onu görürsün. Ellerini uzatıp dokunduğunda ruhun yıkanan, Aşk... 

eylül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder