31 Temmuz 2013 Çarşamba

Kanatlarım, ruhum


Çimlere uzanıp gökyüzünü seyrettim. Bulutların her biri hallacın elinde kabaran yumuşacık pamuk yumağına benzettim.  Sonra, yeryüzünden çok ama çok yüksekte deli bir rüzgarın çaldığı vals
ile dans ettikleri hayalini kurdum. Bakışlarımdan kayıp geçen dantel gölgelerin arasından güneşin gülümsediğini gördüm.  İçim  şarkı doldu, dilimde notalar yuvarlanırken toprağın kokusu ile yere
indim. 
Karıncaların peşine düştü merakım, incecik patikalarını saklamak için sözleşmiş mine çiçekleri, papatyalar, ayrık otları, gelincikler. Küçük,  ürkek bir örümceğin  parmağımın üstünden geçtiğini,
yemyeşil bir çekirgenin ayakkabımın içine zıpladığını gördüm.  Meraklı, simsiyah bir karga benden  kendince uygun mesafe uzaklığında yere kondu.  Bir an için bakışlarımızın kesiştiğini sandım.
Oysa öyle bir şey olmamıştı galiba, aklım iyice karıştı, eyvah!..
Melek kanatlarının esintisi hafifliğinde bir rüzgar düştü gök kubbenin en tepesinden, nefes gibi,  taptaze.  Güneşin altın sarısı saçlarıyla örtündü Zaman, gitme vaktinden hemen öncesiydi. 
Kıyıdaki çakıl taşların her biri dalgaların tutkulu gelişine teslim olmuş,  getirdikleri yosunlar sereserpe  kumların üstünde. Birkaç deniz kestanesi, birkaç deniz yıldızına geldi "ah"larım, derinden. 
Yengeçlerin sebepsiz didişmelerine takıldım biraz, sonra iki parmağım ile tutup bıraktım son dalganın ortasına.  Diğerlerinden daha yassı bir çakıl taşını sektirdim, yine her defasında olduğu gibi
üçüncüde  sulara gömüldü.  Köpükler çekilirken ayak izlerimin kayboluşunu izledim. Aşk ile...

eylül

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder