Müziğin kulaklarımdan içeriye akması ve sessizliğime karışmasıyla peşine düşüyorum. Coşkulu bir nehirde yol alıyor gibiyim. Hiç gitmediğim, görmediğim sihirli bir ülkenin keşfindeyim: kalbim kafesinden fırlayacak gibi atarken nefesim kesilir gibi oluyor. Onlarca kelebek beynimin içinde kanat çırpıyor, dans ediyor ruhum. Aşk ile...
Biliyordum; Aşk'ı, çıktığım bu yolculukların sebebini, onu hep anlatmak isteyeceğimi biliyorum. Onu başka hikayelerde okuduğumda, gördüğümde, dinlediğimde anlamıştım bunu. Hislerimin döküldüğü bu nehrin her damlasında sonsuza kadar yıkanmak isteyeceğimi anladığım gibi...
Hayat ile aramda, kulaklığımdan yayılan notalardan örülü bir barikat yükseliyor ve ben hep sadece seni Aşk, dinliyorum, görüyorum. Ezgin hiç dinmedi, yüreğime yazıldı, her nefesimle çözmek için uyanıyorum... kendimi. Her nefesimle tekrar tekrar çalıyor, hücrelerimin her birinde yankılanıp... Şelalenin altında durmuşçasına ıslanıyorum, Aşk ile...
Hislerimle öğreniyorum yaşamayı. Hiç kimsenin Biz'e dokunamadığı bu farklı, sihirli dünyamda. Bilmiyorum, başka hiç bir şey bilmiyorum, görmüyorum, duymuyorum. Dokunuyorum ruhuma, onun sonsuzluğuna sarılıp uykuya düşüyorum, güpegündüz, hayatın ortasındayken ve ondan korkmadığımı anlıyorum, fark ediyorum.
Anlatmak istiyorum, Aşk'ın benzersizliğini, ifadesizliğini, sihrini. Gözlerimdeki ışıkla, yorgun ellerimle, mırıldandığım melodilerle, devrik cümlelerimle, hayallerimle, düşlerimle. Anlatabilmek istiyorum, yüreğimle...
İçimi nasıl bir huzurla doldurduğunu anlatabilseydim... Tarif edebilseydim. Diledim çünkü... Biliyorum, ben istedim diye olmayacak, yıldızlara dokunmak gibi imkansız. Umudum olur, cesaretim, şefkatim, cümlelerim, şarkılarım, şiirlerim... Sonsuzluğum.
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder