Yaşadığı kadarını bilir insan, tahminler, faraziler hep bir başkasının olur.
Yaşamak, bazen avaz avaz şarkı söylemek gibi; sesin kısıldığında bir avuç iğne yutmuşçasına parçalanır boğazın. Bazen, olduğun yerden sessizce izlemek olur; sonu olmayan bir bekleyişin karanlık yalnızlığında ya da kimbilir, tarifsiz huzurun dinginliğinde... Bir kisveye bürünüp, unutmak olur yaşamak, aymaz modunda yarı uyanık kalakalmak. Acıları biriktirip kahr olmak, sınırsız arzularla hırslanmak, vicdanını kör edip yüreğinden uzaklaşmak olur yaşamak, bazen.
Yaşamak, şırıl şırıl dökülen berrak bir dere gibi: akan her damlası bir daha dönmeyen, tıpkı Zaman... Yürürsün ve dipteki çakıl taşları ayaklarını kanatır, Hayat gibi. Biriktirip kıyıya atarsın, sonu gelmez hırsının soğuk olur Ruh'u terk edişi... Belki de yavaşlarsın, daha yakından bakmak istersin, Bilmek gibi. Dokunup, hep hissetmek istersin; nefesini tutup tekrar içine çekmeyi, sonsuzca... Aşk gibi.
Ben, bimiyorum yaşamak nedir, nasıldır, farz edebilirim sadece... Bilmiyorum, hissediyorum. Hayat'ın cıvıltısı yüreğimin sesini bastıramaz, sadece bunu bilirim, hissediyorum, bedelli olmadı hislerim, şükürler olsun: hep gönüllü...
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder