Küçük ömründe nasıl da koşuşturursun, kaygıların, hırsların peşinde... Nasıl esirgersin yüreğini, onu hak edenden... Güvenmeyi unutturan kim?
Görmeyi, duymayı, anlamayı, anlatmayı, hissetmeyi sana kim yasakladı?..
Aşk varken, nasıl kaybolursun?..
Aslında küçük bir hayatın var; sabahların, akşamların, gözyaşların, gülümseyişlerin, acıların, sevinçlerin küçük. Zaman ağlarına yakalanır hayallerin, şevkat bulutlarında uyuyakalırsın, gecikmiş nefeslerin pencerenin buğusunda kaybolur gün be gün.
Küçük ömrün dilim dilim pay edilir; hayat: çakalların vakti olmuşsa. Sızlar uzuvların, bedenin isyanlarda, yangınların ortasında alev alev yanarken uyanırsın. Kabusların düşler uçurumuna atlarken, sessiz, sonsuz bir vadinin ortasında, küçük varoluşunla yüz yüze kalırsın.
Gönlün, bahçelerin cennette olanından, tohumları ruhuna ekilmiş Aşk'ın filizlerine dolanır Ruh'un...
eylül
Sayfanı keşfettiğime sevindim canım..
YanıtlaSilTakibindeyim.
Sevgiler.