Tanrım, bu dünyada ne çok acı var!.. Aklım, yüreğim nasıl dayanır bu keskin gerçeğe? Ruhum nasıl huzur bulur bu kıyamette?
Aşkım, Günışığım, Sebebim, gücümüz yok acıları dindirmeye. Ben, sana sımsıkı sarılıp koynunda gözyaşı dökebilirim. Kulaklarımı tıkayıp, gözlerimi yummam. Kendimi teselli etmem, kandırmam, oyalamam, çünkü Aşkım, bu akılalmaz, cehennemi düzenin ortasındayız. Keder dağlarından, çöl seraplarından geçer yolumuz. Çaresizlik okyanusunda çırpınan canların haykırışlarıyla vurulur vicdanımız. İnsanlığımız lime lime edilirken yüreğimizi ağlarız, biz buyuz.
Allahım, ne çok acı var bu yerde!.. Neden bu cinnet?..
Sihirli değneğim yok, gücüm yok, dünyayı kurtaramam. Sen saçımı okşarken, ben gözyaşı dökebilirim, farkındayım, huzur için yetmez. Sessiz isyanını okurum yüzünün her çizgisinde, kıvılcımlar yüreğime düşer, ruhlarımız yanıyor.
Yorgunum, umutsuz değil. Bu yer, bunca acı barındıran bu dünya , bizim olamaz, yorgunluğum bu sebepten. Oysa yaşamak için herşey var. Güneş her sabah doğar, gece yıldızlarla bezeli gökyüzü. Mevsimler, tabiatın gönül telleri; onların müziği ile uyanmak, yanıbaşında, Aşkım, mutluluk bu. Uyanıp, hayat henüz dalmadan günümüze, o anda kalalım isterim Aşkım. Zaman dursun, gölgeler düşmesin üstümüze, kendimizi kandırmadan, ertelemeden yaşayalım isterim.
eylül
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder