Günler geçti, haftalar, aylar geçti ve ben aynı ruh halimdeyim. Değişen sadece mevsim. Şikayet etmiyorum, sızlanmıyorum, zamanı yakalamayı bıraktım. Yani, öyle bir şey.
Artık yorgunluğumu, gerçek olsa da, bahane etmiyorum. Bazen, zihnim bomboş oturup kalıyorum, dakikalarca. Tek bir düşünce olmadan. Kendini yeniden başlatmak için kapanıyor ruhum.
Beni bekliyor bedenim. Uykudan uyanmak gibi değil, bambaşka, çözemediğim bir durum.
Görülmeyenleri görmek için bakıyorum, içimi acıtan sahteliğe rağmen. Lal olmuşçasına suskun kalıyorum, yükselirken içimde haykırışlar. Nefesimde boğuluyorum, boğuluyorum… Uyandığım her güne
bir çarpı çizdiğimi söyledim mi? Geçmekte olanda hapsolmamak için yapıyorum. Kim bilir, belki saçmadır ve önemi yoktur. Umut ise ruhumun adı, hiç kaybeder miyim?..
Bazı zamanlar, ruh halini taşıyamayacak kadar halsiz bırakır insanı. Her davranış olası zaman çizelgesinde kayıtlı olduğunu düşünürüm. Olasılıkların evreninde. Hesaplanmış hayatların ruhlarıyız.
Bir dürtü ile başlar oysa hayat. Nefes almak. Özgür olmak. Yaşamak. Ve diğerleri…
Bambaşka olur hisler, benzersiz. Mucizevi güce sahipler, koşulsuz yürekten inanmak yeter. Tek dileğim olan. Kalbimin her atışıyla hissederim dileğimi. Geride kalan ne varsa, hayat.
eylül